Carrie White (Ana karakter)
Margaret White (Anne)
Sue Snell (Pişman olan arkadaşı)
Rita Desjardin (Öğretmen)
Tommy Rose (Sue'nun erkek arkadaşı)
Billy Nolan (Domuz kanı döken çocuk)
Chris Hargensen (Dalga geçen arkadaşı)
MEKAN: Maine, Chamberlain Town
ANA FİKİR:
Kitabımız;
doğuştan telekinetik güçleri olan aşırı dindar bir anneye sahip 16 yaşında
lise öğrencisi Carrie' nin annesi ve okul arkadaşları ile yaşadığı sorunları ve
sonucunda gerçekleşen olayları
anlatmaktadır.
CARRİE HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER:
Edebiyat
ikonu Stephen King tarafından 26 yaşındayken kaleme alınmış, tüm zamanların en
ünlü korku hikayelerinden biri. Carrie Stephen King'in yayımlanan ilk romanı.
Carrie, hayatı acımasız bir şaka gibi görünen 16 yaşındaki bir boks torbası
olan Carrietta “Carrie” White'ın hikayesidir.
King diyorki;
‘Bazı kadınlar 'Tüm o maçoları yazıyorsun ama kadınlar hakkında yazamıyorsun'
dedi. 'Ben kadınlardan korkmuyorum. İstesem onlar hakkında yazabilirim. ' diye
cevap verdim. Bu yüzden Carrie hikayesini düşünmeye başladım… Carrie duşta adet
gördüğünde diğer bütün kızlar ona pedleri attıktan sonra Carrie’nin
hormonlarının değişimiyle telekinetik gücleri serbest kalacak ve onların
üzerine yıkım yağdıracaktı. Duş sahnesini yaptım, ama nefret edip çöpe attım…
Ertesi gece,
okuldan eve döndüğümde, yazdıklarım Tabby’nin elindeydi. Çöp sepetimi
boşaltırken onları görmüş, buruşturulmuş kâğıt topaklarındaki sigara küllerini
silkelemiş, kâğıtları düzeltmiş ve oturup yazdıklarımı okumuştu. Devam etmemi
istediğini söyledi. Hikâyenin gerisini bilmek istiyordu. Liseli kızlar hakkında
bir bok bilmediğimi söyledim. O da o kısmına yardım edeceğini belirtti.
Çenesini yana yatırmış, o cidden sevimli tebessümüyle bana bakıyordu. ‘Burada
bir şey yakalamışsın,’ dedi. ‘Gerçekten böyle düşünüyorum...’”
Birçoğumuz
hikayeye aşina olsak da, pek çoğu onun arkasındaki ilham kaynağını bilmiyor. El
yazmasını 1973'te (çamaşırhanesinde kurulan derme çatma masasında) yazan King,
Carrie White'ı ilkokuldan hatırlatan iki kızın ardından modellendi.
Yıllar sonra
King şöyle demiş:
Esinlendiği
ilk kız “Her gün okula aynı kıyafetleri giyerek geldiği için dalga geçilen bir
öğrenci. Bir gün okula geldiğinde, kendisine aldığı yeni bir kıyafetle çok net
bir hatırasına sahibim… Siyah eteğini ve beyaz bulunuzu kabarık kollu ve o
zaman modaya uygun bir etek ve parlak renkli kareli bir bluz ile değiştirmişti
- ki bu herkesin görebildiği bir şeydi… Ve herkesle arası daha da kötüleşti
çünkü kimse onun kalıbını değiştirdiğini görmek istemiyordu. ”
Diğer kız
ise; Aşırı dindar bir annesi olan epilepsi hastası bir öğrenci. ( (Ses tanıdık
geliyor mu?))
King ayrıca
Carrie karakterini oluştururken Live Dergisinde okuduğu bir makaleden
esinlendiğini de dile getiriyor. Makalenin içeriğinde; özellikle ergen
kızlarının bazılarının telekinetik güçlere sahip olabileceğini (nesnelerin
zihniyle hareket edebilme kabiliyeti) öne sürüyordu…
King, kitabın
ana konusunun oluşumunu söyle açıklıyor; İlişkisiz iki fikir, ergen zulmü ve
telekinezi bir araya gelip bana Carrie karakterini verdi.
King,
hikayeyi yazmaya başladığında, her iki kız da artık hayatta değildi: biri
nöbetten hayatını kaybetti diğeri ise doğum sonrası kontrol edilemeyen
depresyon krizlerinden sonra kendini vurdu. Eski sınıf arkadaşlarının trajik
kaderi, Carrie’yi yazmayı zorlaştırdı.
King,
geçmişinin hayaletleriyle yüzleştiğini belirterek “Kariyerimde çok nadiren
daha tatsız olayları araştırdım,” dedi.
Başlangıçta
herkes kitabı benimsemedi. Aslında, King’in el yazması 30 a yakın yayıncı
tarafından reddedildi. Ancak Doubleday Publishing, hakları satın alır ve King'e
yazı yazarken harcadığı para kadar avans verir. Carrie 1974'te ilk
piyasaya sürüldüğünde, yaklaşık 13.000 kopya satıldı. King omuz silkti ve bir
sonraki projesine geçti. Ancak kitap ciltsiz bir hale geldiğinde, Signet
Books'ın haklarını 400.000 dolara satın almasıyla yeni bir hayata geçti.
Akıllı
hareket: Carrie, eleştirilere rağmen ilk
yılında bir milyonun üzerinde sattı. Yıllar sonra King, onu eleştirenlerle aynı
fikirde olup ilk romanı için “Birinci sınıftan birinin kurabiye pişirmesini
andırıyor. Yeterince lezzetli ama pütür pütür ve altı yanmış gibi.”dedi.
King ayrıca
Carrie için sınıf arkadaşları tarafından suiistimal edilmiş ve ruhu yaralanmış
bir genç ama aynı zamanda kadın diyor… Güçlerini ilk kez hissederek Samson gibi
Carrie de çürümüş toplumu aşağı çekmek için vahşi yeteneğini kullandı…
Carrie
hikayesinde Cinderella masalına da dokundurma yapan King, hikayenin sonunu
masalının tam tersi şekilde bitirdi…
DERİN
İNCELEME 🔑
@Carrie aslında doğuştan telekinetik güçlere sahip, bunu üç yaşındayken evin çatısına yağdırdığı taşlardan anlıyoruz. Fakat tam gücüne kavuşması için ergenliğe erişmesi gerekiyordu.
@Aslında Carrie, baloya davet edildiğinde kendi güçlerinin rahatlığıyla evet demiş. Yani eğer işin içinde bir oyun yoksa - bu davet bir gönül alma, özür dileme ise - problem de yok ama eğer oyun yapacaklarsa o zaman karşılığında her şeyi yapabileceğini biliyor.
Aslında B
planı herkesi her şeyi yok etmek…
@Chris ve Billy birbirlerini sevmiyorlar yalnızca karşılıklı çıkarları için birlikteler. Bu iş bitince ikisi de alacaklarını aldıktan sonra ayrılmayı planlıyor. Chris son anda bunun kötü bir fikir olduğunu düşünüyor ama Billy plandan vazgeçmiyor...
@Carrie baloya
gittiğinde o çok kızdığı annesini düşünüp merak etmesin diye eve erken gitme
planları yaparken aynı dakikalarda evde olan annesi ise geldiğinde onu öldürme
planları yapmaktadır.
@Tommy’nin ölmeden önce hissettiği son duygu, Carrie’den çok hoşlandığı oluyor. Tıpkı Sue’dan nasıl hoşlanıp ona ne hissediyorsa aynı şekilde Carrie’ye karşı da o duyguları hissediyor ama saniyeler sonra ölüyor…
KİTABIN
İÇERİĞİNDEN ÖNEMLİ ALINTILAR:
Sanki o ana dek gizli kalmış da, ortaya
çıkmak için zihinsel ergenliğini bekliyormuş gibi...
Ama
çevremdeki her şey bana yapay geliyor. Kapkara ve karabasanlarla dolu gerçek
dünyanın üzerine örtülmüş, her an yok olabilecek, ucuz yaldızlı bir örtü
sanki...
Yeri süpürür
gibiydi. Zihninin bilinçaltı halısını kaldır ve bütün pislikleri altına süpür
gitsin. Güle güle...
Fakat hiç
kimse de yaptığı hareketin başka insanları üzdüğünü anlamaya çalışmıyor.
İnsanlar zamanla daha iyi olmuyorlar, sadece akıllanıyorlar. Akıllandığın zaman
sineklerin kanatlarını koparmaktan vazgeçmiyorsun, yalnızca bunu yapmak için
daha iyi nedenler buluyorsun...
Pekâlâ, diye
düşünebilir kuşkucu olanlar, seni sevdiğini nerden biliyordun? Çünkü bana
sevdiğini söyledi de ondan. Ve eğer onu tanısaydınız, bu kadarının yeterli
olduğunu siz de anlardınız...
Ergen insan
da, kuşların sürü içindeki tavırlarını takınarak, aşağı gördükleri akranlarını
hiç göz kırpmadan yerin dibine geçirir...
Ama üzgünüm
demek, çok boş bir şey. İnsan fincanından biraz kahve döktü mü ya da bowling
oynarken topu yanlış yere attı mı, söyler bunu. Gerçek üzüntü, gerçek aşk kadar
ender görülür...
Sanki tüm
yaşamı daracık bir noktaya varmış, bundan sonrası ya sondu ya da giderek
genişleyen bir aydınlıktı...
Eğer geleceğe bakmazsak, bunun bedelini çok pahalıya ödemekten kurtulamayız...
O an büyük
bir huzur içindeydi, sanki ruhu güçlü bir ütü altında bütün buruşukluğundan
kurtulup pürüzsüz ve dümdüz oluvermişti.
Ama günah hiç
ölmez...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder